Sıkça Sorulan Sorular

1- Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. (6100 s. HMK.m.255) 2- AKRABALIK VEYA DİĞER BİR YAKINLIK BAŞLI BAŞINA TANIK BEYANINI DEĞERDEN DÜŞÜRÜCÜ BİR SEBEP SAYILAMAZ. 3- Dosyada tanığın OLMAMIŞI OLMUŞ GİBİ İFADE ETTİĞİNİ KABULE YETERLİ delil ve olgu yoksa "yakın akraba olsa da" TANIK SÖZLERİNE DEĞER VERİLMELİDİR. (Ömer UĞUR GENÇCAN)
Mirasın reddi süresi Medeni Kanun’da 3 ay olarak belirtilmiştir. Buna göre mirasın reddi beyanında bulunacak olan yasal ve atanmış mirasçılar miras bıracak kişinin vefatı ile birlikte 3 ay içerisinde mirası reddedebilmektedir. Bu süre zarfında mirasın reddi söz konusu değil ise miras kabul edilmiş sayılır. Bu 3 aylık süre kimi zaman miras bırakacak kişinin ölümü itibariyle başlayacağı gibi kimi zaman da mirasçıların mirasçı oldıklarını öğrenmelerinin ardından başlamaktadır. Zira mirasçılar mirasçı olduklarını sonradan da öğrenebilmektedirler. Mirasın Reddi Süresi Mirasın reddi süresi olan 3 ay içerisinde mirasın reddi beyanı Sulh Hukuk Mahkemesine yapılmaktadır.  Mirasın reddi süresi normal şartlarda 3 ay içerisinde beyan edilmelidir. Mirasın 3 ay içerisinde reddi söz konusu olmaz ise mirasçı mirası kazanmış kabul edilir. Mirasın kabulu kayıtsız şartsız olarak kazanılmıştır ve bireyler miras bırakan kişinin alacağı ya da borcu ayırt etmeksizin tüm mirastan sorumludurlar. Mirasın reddi süresi ne kadar diye merak eden kişiler açısından bilinmesi gereken bir başka unsur ise mirasın reddi beyanında bulunulduğunda mirasın belirli bir kısmının reddi söz konusu değildir. Mirasın reddi beyanı veren kişi miras bırakan kişinin alacağından da borcundan da vazgeçmiş olmaktadır. Mirasın borca batık olduğu durumlarda, mirasın açıkça borca batmış olduğu belli ise otomatik olarak mirasçıların mirası reddettiği varsayılır. Bu gibi durumlarda mirasın kabulu gerekir. Medeni Kanun da mirasın borca batmış olduğu durumlarda mirasçıların mirası kabul beyanı vermeleri şartını arar aksi durumda miras reddedilmiş olarak kabul edilir. 
Aşağıda yer alan yargıtay kararında görüldüğü üzere; 18 yaşın altında olan çocuk "idrak çağında" ise mahkemede dinlenilmesinde bir mani bulunmamaktadır.  İDRAK ÇAĞINDAKİ ÇOCUĞU "HAKİM" DİNLEMEK ZORUNDADIR. "GEREKİYORSA" UZMAN GÖRÜŞÜ ALINABİLİR !.... Somut olayda, baba ile kişisel ilişkilerinin kaldırılması istenilen Şeyhmus 23.04.1997, Nilay ise 21.07.1998 doğumlu olup İDRAK ÇAĞINA GELDİKLERİ açıktır. Yargılamada müşterek çocuklar Şeyhmus ve Nilay SOSYAL HİZMET UZMANI VE PSİKOLOG TARAFINDAN DİNLENİLMİŞ ise de, MAHKEME HUZURUNDA HAKİM TARAFINDAN DOĞRUDAN DİNLENİLMEMİŞLERDİR. O halde, MAHKEMECE YAPILACAK İŞ; yeterli idrak gücüne sahip olduğu kabul edilen çocukların, kendilerini doğrudan ilgilendiren kişisel ilişkinin kaldırılması konusunda bizzat dinlenilerek, görüşlerini gerekçeleriyle birlikte ifade etme olanağı sağlanması; ifade edecekleri görüşlerin, çıkarlarına ters düşmediği takdirde, buna değer verilmesi ve "GEREKTİĞİNDE" Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 5 ve 6. maddesi uyarınca UZMAN BİLİRKİŞİDEN YENİDEN GÖRÜŞ ALINMAK SURETİYLE BİRLİKTE DEĞERLENDİRME YAPILIP sonucuna göre bir karar verilmesi, olmalıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 17.10.2012, E. 2012/2-401, K. 2012/723/ oybirliği)